Şehbenderzade Filibeli Ahmet Hilmi
1862 yılında, şimdi Bulgaristan sınırları içinde kalan Filibe’de dünyaya geldi. Babası Süleyman Bey’in, bir dönem yürüttüğü Şehbenderlik (Konsolos) vazifesine istinaden kendisi Şehbenderzâde lakabıyla anılmıştır. Annesi ise Kafkas kökenli bir aileden gelen Şevkiye Hanım’dır. İlköğrenimini zamanın Filibe müftüsünden aldı. Filibe’de rüştiye mektebine devam etti.
93 Harbi ve hemen ardından gelen Rumeli Muhacereti nedeniyle göçe maruz kalan aileler arasına Filibeli Ahmet Hilmi ile ailesi de katıldı.
Yapılan bu zorunlu göç onun yaşamında bir kırılma noktası oluşturdu. Yerleşik düzenlerini bozarak ailece önce Edirne’ye ardından İstanbul’a geldiler. Tahsiline nerede devam ettiği hakkında bazı belirsizlikler söz konusudur. Kimi kaynaklar Galatasaray Lisesi’ni bitirdiği yönünde bilgi verirken, kimileri de muhtemelen kendisini otodidakt olarak yetiştirmiş olabileceğini iddia ederler. İlk memuriyetine İstanbul’da posta idaresinde başlayan Ahmet Hilmi, daha sonra ailesiyle birlikte İzmir’e gitti.
İzmir’de de dört yıldan fazla posta idaresinde çalıştı ve bunun iki yılı müdürlük görevinde geçti. Daha sonra becayiş yoluyla Beyrut Vilayeti Telgraf ve Posta Merkezi Posta Müdürlüğü’ne naklolundu. Jön Türklerle bu tarihlerde tanıştı. Yürütülen faaliyetlerden uzak kalmamak ve ideallerini gerçekleştirmek maksadıyla Beyrut’tan gizlice Mısır’a kaçtı. Burada Terakki-i Osmanî Cemiyeti’ne üye oldu.
“Çaylak” adlı bir mizah gazetesi çıkardı. İstanbul’a 1901 yılında geri dönmüşse de daha önce dönemin siyasi rejimine yönelttiği tenkitlerden dolayı siyasi bir suçlu muamelesi görmüş ve yakalanarak Fizan’a sürüldü.
Filibeli Ahmet Hilmi, gerek buradaki zorlu koşulların gerekse izlenimlerinin kendisinde bıraktığı etkiyle, o dönem Afrikasında çok rağbet gören Arûsi tarikatına intisap etmiştir.
II. Meşrutiyet’in ilânından (1908) sonra İstanbul’a dönen Ahmet Hilmi ilk olarak haftalık “İttihâd-ı İslâm” gazetesini çıkardı. Daha sonra yine haftalık olan “Coşkun Kalender”i yayımladı. Bu gazetenin de kapanmasıyla "Necat”, “Tonguç” gazetelerinde başmuharrir olarak yazılar yazdı. Daha sonra “Sırât-ı Müstakîm”, “İkdam”, “Tasvîr-i Efkâr”, “Şehbal”, “Sancak” ve “Necat” gazetelerinde siyasî ve felsefî makaleleri yayımladı. Tekrar kendisi “Münakaşa”, “Kanad”, “Nimet”, günlük ve haftalık olmak üzere “Hikmet” gazetelerini çıkarttı. Hikmet Matbaa-yı İslâmiyesi’ni kurdu ve kendi gazete ve eserlerini burada bastı. 1911 yılında günlük “Hikmet” gazetesinde İttihat ve Terakki’yi tenkit eden yazıları yüzünden, matbaası ve gazeteleri kapatıldı. Önce Kastamonu’ya, oradan da talebi üzerine Bursa’ya sürgün edildi. Bu sürgün hayatının beş aylık bir süreyi kapsadığı tahmin edilmektedir. (Ekim 1911-Mart 1912). On aylık bir aradan sonra haftalık “Hikmet” gazetesini neşre başlayan Ahmet Hilmi Dârulfünûn’da felsefe müderrisliğinde bulundu. Arapça, Farsça ve Fransızcayı çok iyi derecede bilen Ahmet Hilmi hiç evlenmedi. 16 Ekim 1914 Cuma günü vefat etti.
Siyonizm ve masonluk meselesini ilk ele alanlar arasında olduğu için masonlar tarafından zehirlendiği şeklinde iddialar vardır. Yaşadığı dönemin şöhretli simalarından olan Filibeli Ahmet Hilmi kısa bir yaşam sürmesine rağmen ardında pek çok eser bırakmıştır. Siyasetten tarihe, tasavvuftan edebiyata ve felsefeye kadar pek çok alanda eser kaleme almıştır.
Eserleri:
Allah’ı İnkar Mümkün müdür? Yahud Huzur-ı Fende Mesâlik-i Küfür, Beşeriyetin Fahr-i Ebedîsi Nebimizi Bilelim, Senûsîler ve Onüçüncü Asrın Büyük Mütefekkir-i İslâmisî Seyyid Muhammed es-Senûsi, Üss-i İslâm, Tarih-i İslâm, Muhalefetin İflası , İki Gavs-i Enâm: Abdulkâdir ve Abdüsselâm, Huzûr-u Akl ü Fende Maddiyyûn Meslek-i Dalâleti, Yirminci Asırda Âlem-i İslâm ve Avrupa, Müslümanlara Rehber-i Siyâset, A’mâk-ı Hayâl, Hangi Meslek-i Felsefeyi Kabul Etmeliyiz?, Öksüz Turgut, Akvâm-ı Cihân, Müslümanlar Dinleyiniz, Türk Ruhu Nasıl Yapılıyor, İlm-i Ahvâl-i Rûh, Türk Armağanı, İstibdâdın Vahşetleri yahut Bir Fedâînin Ölümü, Vay Kız Bekçiyi Seviyor!,
Tefrika Halinde Kalan Eserleri
Aşk-ı Bâlâ, Baş Belası Üç Jöntürk yahut Feylosof İbiş, Yaşasın Bâd-ı Sabâ, Melekzâde Âilesi, tamamlanmamış iki romandan biridir. İblis İzzeddin Behmen, Bektâşiler ve Heyet-i İctimaiye-i Osmaniye, Kekyâil bin Asur Yeni Mantık İlm-i tevhid İslâm ve Dîn-i İstikbâl Tarih-i İslâm ve Osmânî Üç Filozof Şeyh Bedreddin Divançe Tabakat Gazal-ı Bedeviye Tortu İttihad-ı İslâm Murad Orta Yer, Gök, İnsan Kaynak: Elif Görmez, Yüksek Lisans Tezi, Filibeli Ahmet Hilmi’nin Edebi Eserleri Üzerine Bir Araştırma, Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili Ve Edebiyatı Anabilim Dalı Yeni Türk Edebiyatı Programı.