Sadettin Nüzhet Ergun
1901 yılında Bursa’da doğdu. Şairlerle dolu olan ailesi, manevi dünyasını küçük yaşlarından itibaren geliştirdi. İlk tahsilini Üsküdar İttihat ve Terakki Numune Mektebinde tamamladı, burada Arapça ve Farsça dillerini öğrendi. Eğitim hayatına Üsküdar Sultanisi ve ardından Darülfünun Edebiyat Fakültesi Türk Edebiyatı Bölümünde devam etti.
Annesinin vesilesiyle Sâdîye tarikatına mensuptu. Üsküdar’da Sâdîye tarikatı Hallaç Baba Dergâhı Şeyhi olan dayısı Ahmed Ferid vefat ettiğinden kendisinin yerine dergâhın şeyhliğine getirildi lakin bu dönemde küçük yaşta olduğundan ancak yirmi yaşına geldiğinde, 1921 yılında “Şeyh” unvanını alarak taç ve hırka giydi. 1925 yılında tekkelerin kapatılmasıyla birlikte görevi son buldu ve memuriyet hayatına atıldı.
Konya ve İstanbul şehirlerinde öğretmenlik yaptı, görev aldığı okullarda edebiyat tarihi ve metinler şerhi dersleri verdi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde öğretim görevlisi olarak bulundu, 1935 yılında İstanbul Arkeoloji Müzesi Kütüphanesi’nde memurluk görevi aldı. Memurluk görevini sürdürdüğü, İkinci Dünya Savaşı’nın vuku bulduğu sırada hükûmetin tedbir olarak isteyenlerin İstanbul’dan Anadolu’ya gidebileceklerini duyurmasıyla birlikte ailesini de alarak Çankırı’ya gitti.
Bir süre Çankırı’da kaldıktan sonra İstanbul’a döndü lakin sıkıntılı bir hayatın içerisine düştü. Verem hastalığının verdiği acılar, yoksulluk ve maruz kaldığı rekabet, kıskançlık, iftira gibi kötü durumlar; manevi dünyasında onarılmayacak yaralar açılmasına neden oldu. Eski tezkirelerden çıkan fişleri karşılaştırarak her şair üzerine esaslı çalışmalar yaptı ancak Üsküdar’daki evinin bahçesine atılmış olan bazı fişleri bulan zabıta memıuları, eski yazıyı okuyamadıkları için bunları siyasi yazılar sandı ve bu sebeple Sadettin Nüzhet karakola götürüldü, iftiraların odağı oldu.
Yaşadığı zor sürecin içinden dönemin Millî Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel sayesinde çıktı ve Beyazıt Devlet Kütüphanesi Müdürlüğüne getirildi. Müdürlük görevini ifa ederken 25.04.1946 tarihinde, henüz 45 yaşında iken verem hastalığından vefat etti.
Eserleri: İlm-i Tasavvuf (1925), Konya Vilayeti Halkiyat ve Harsiyatı (Mehmed Ferid ile, 1926), Halk Şairleri (1927), Karacaoğlan (1927), Gevherî (1928), Pîr Sultan Abdal (1929), Bektaşî Şairleri (1930), Tanzimata Kadar Muhtasar Türk Edebiyatı Tarihi ve Numûneleri (1931), Mevlâna (1932), İstanbul Meşahirine Ait Mezar Kitabeleri (1932), Şeyh Galib (1932), Âşık (1933), Beşiktaşlı Gedâî (1933), Hengamî (1933), Kâtibî (19339, Kuloğlu (1933), Namık Kemal (1933), Neşatî (1933), Ramî Paşa (1933), Subûhî (1933), Şeyhülislâm Bahâî (1933), Cenab Şahabeddin (1934), Fehim (1934), Samih Rifat (1934), Bâkî (1935), Edebiyat ve Edebiyat Tarihi Özü (1935), Âşık Ömer (1936), Türk Şairleri (1936-1945, 98 fasikülü yayınlandı, F harfinin başlarında kaldı), Aka Gündüz (1937), Ali Canib (1937), Ali Nihad (1937), Halk Edebiyatı Antolojisi (1938), Namık Kemâl’in Şiirleri (1941), Türk Mûsikîsi Antolojisi (2 cilt, 1942-1943), Bektaşî Şairleri ve Nefesleri (1944), Hatâî Divanı (1946), XIX. Asra Kadar Bektaşî ve Nefesleri (C. 1, 1955; C. II, 1956; C. III, 1956).