Aleksandr Ivanoviç Kuprin
7 Eylül 1870 tarihinde, Penza eyaletindeki Narovçat şehrinde doğdu. Soylu bir ailenin oğlu idi. Annesi Lyubov Alekseyevna, otoriter ve gururlu bir kişiliğe sahipti. Tek erkek evladı olan Aleksandr'a büyük bir sevgi ile bağlıydı. Kuprin, kaleme almış olduğu "Askerî Öğrenciler", "Sorgu" ve "Kutsal Yalan" adlı öykülerinde annesiyle aralarındaki sevgi bağının izlerine yer verdi ve bu ilişkiden övgü dolu sözlerle bahsetti. L. Alekseyevna, Kuprin için bir anneden çok daha fazlası idi. Kitap okumayı seven, çevresine göre oldukça eğitimli bir kadın olan Alekseyevna; oğlunun hem annesi hem de en yakın sohbet arkadaşı idi.
Kuprin'in yaşamını etkileyen kadınlar arasında anneannesi de yer almaktaydı. Çocukluğunun belli dönemlerini anneannesinden masal ve hikâyeler dinleyerek geçirdi. Kuprin, 22 Ağustos 1871 tarihinde babasını kaybetti. Lyubov Alekseyevna; eşinin ölümü üzerine kızları Sofya, Zinaida ve oğlu Aleksandr ile Moskova'ya taşındı.
Moskova'ya taşındıktan sonra Kuprin'in kız kardeşleri yatılı okula verildi ve kendisi ile annesi de dullar evinde yaşamaya başladı. 1876 yılında Razumovski Yetim Pansiyonu'nuna yerleştirildi. Bu yıllarda annesi, Kuprin'in askerî okul sınavlarına hazırlanması gerektiğini vurguladı. Ancak Kuprin bunu istemediği için birkaç gün ortadan kaybolup pansiyondan kaçtı. Her ne kadar kaçsa da henüz 10 yaşındayken askerî okula başladı. Buradaki anılarına ve okulun kendisinde bıraktığı izlere de "Askerî Öğrenciler" adlı eserinde yer verdi.
Askerî okulda geçen günleri Kuprin'in yaşamını ve karakterini önemli ölçüde etkiledi. Öğrenim gördüğü süre boyunca edindiği tecrübeler onu daha da güçlü kıldı lakin karşılaştığı kötü olaylar sebebiyle eğitime ve insanlara karşı soğudu.
Yazın hayatına eğitim gördüğü yıllarda başladı. İlk şiiri olan "Taç Giyme Günü" adlı eserini de bu dönemde kaleme aldı. İlk yıllarında vatanseverlik temasını işlediği şiirleri, 1880'li yıllardan sonra umutsuzluk, mutsuzluk, hayal kırıklıkları gibi temalara sahip oldu. Çukovski, Kuprin’in eserleri için: “Onun eserleri ilk günkü tazeliğini muhafaza eder. Sanki dün yazılmış gibidirler. Bu eserleri okuduğunda insan aynen elli yıl önce olduğu gibi, yine heyecanlanır.” yorumunda bulundu.
1889 yılında ilk öyküsü olan "Son Çıkış"ı yayımladı. Bu yıllarda Harp Okulu'nda öğrenim gören Kuprin, teğmen rütbesiyle mezun olmasının ardından Podolsk eyaletindeki 46. Dnepr Piyade Alayı'nda göreve başladı. Bu süreçte çeşitli öyküler yayımlamaya devam etti.
1894 yılında emekli olup Kiev'e taşındı. Harp Akademisi'ne girmek istedi ve bunun için çalışmaya başladı; bu, onun için âdeta bir kurtuluştu. Bu görüşünün ardında yatan bir de aşk hikâyesi vardı. Kuprin, o yıllarda Veroçka adında genç bir kadına âşık oldu ve bu durum, daha azimli çalışmasını sağladı.
Kazanmak ümidiyle çalışıp çabalarken son sınavına girmeden önce Kiev Askerî Bölge Komutanı'nın imzasıyla Akademi sınavlarına alınmadı ve alayına geri gönderildi. Böylece evlilik hayalleri ve kariyer ümitleri yarım kaldı. Petersburg'a bir gezi gerçekleştirdi ve bu ümidinin kırıldığı bir dönemde bu gezi, edebiyat çalışmaları için oldukça olumlu gelişmeler sağladı. “Russkoye bogatstvo” adlı derginin yapımcısıyla tanıştı ve çeşitli edebiyat toplantılarına katıldı.
1894 yılının Ağustos ayında ordudaki görevi resmî olarak son buldu. Ordudan ayrılmasının tek nedeni yorulması değil, aynı zamanda "Sorgu" adlı öyküsünü yayımlayacak olmasıydı.
Bu dönemden itibaren Kuprin'in hayatında yeni bir sayfa açıldı ve zorlu, mücadele dolu bir hayata atıldı. Görevinin sona ermesinin ardından Kiev'de edebiyat camiasıyla hiçbir bağlantı kuramadığı için parasızlık ve çaresizlik içinde kaldı. Dolayısıyla gazete ve matbaaları dolaşıp eserlerini tanıtmaya koyuldu.
Spor, protez tekniği ve diş hekimliği gibi çeşitli alanlarda bilgi edindi, farklı mesleklere merak saldı. Bu süreçte ise yerel gazetelerde öyküleri, deneme ve makaleleri de yayımlanmaya devam etti.
Ordudan ayrıldıktan sonra, 1901 yılına kadar geçen sürede tecrübe ettiği deneyimler sayesinde birçok birikime sahip oldu ve yaratıcılık kazandı.
1905 yılında "Düello" adlı öyküsüyle ün kazanmasının ardından Bilimler Akademisi, 19 Ekim 1909 yılında kendisini Puşkin Ödülü'ne layık gördü. Bu eser, birinci devrim sırasındaki özgürlük mücadelesine önemli katkılarda bulundu. Kuprin'in elde ettiği bu başarı diğer Rus edebiyatı yazarlarını da yol gösterici oldu.
Yazın hayatına ara vermeden devam eden yazar, daima Rus edebiyatını övmekten de geri kalmadı. Bir röportajında dile getirdiği: “Rus edebiyatının muazzam geleceğine inanıyorum... Ne gericilik ne dekadanlar ne yeni kuşak sembolistler ne de zabıta memurları, hiç kimse onu mahvedemez, onun ışığına engel olamaz.” sözleri, kendi edebiyatına olan yaklaşımını gözler önüne sermektedir.
1914 yılında, Birinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesi üzerine evinde bir hastane açtı, Aralık 1914'te seferber oldu ancak bir yıl sonra sağlık sorunları nedeniyle terhis edildi.
25 Ağustos 1938 tarihinde, kanserden vefat etti ve Turgenyev’in yanındaki Volkovskoye Mezarlığı'na gömüldü.
Kuprin’in hayatını kaybetmesinden bir süre sonra eşi Moritsovna, yazarın şahsına ait tüm eşyalarını ve anılarını bir araya getirerek müze tarzında bir ev kurdu.
Elif Usta, ALEKSANDR İVANOVİÇ KUPRİN’İN “GRANAT BİLEZİK” İLE HALİD ZİYA UŞAKLIGİL’İN “MAİ VE SİYAH” ESERLERİNDE “AŞK” KAVRAMI, Ardahan Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Ardahan 2022.
https://www.temayayinlari.com/urun/olesya/